Aşkabat Eğitim Müşavirliği

Türkmenistan "Eskişehirli Türkmen Kızı"

Türkmenistanlı Güneş Gurbandurdyyeva, Türkiye Bursları aracılığıyla ülkemizde eğitim gören öğrencilerden biri.
Türkmenistan

Türkmenistanlı Güneş Gurbandurdyyeva, Türkiye Bursları aracılığıyla ülkemize gelen öğrencilerden biri. 2012 yılında ilk kez staj yapmak için geldiği Türkiye'ye bir yıl sonra bu kez yüksek lisans yapmak için gelmiş Güneş. Staj için kaldığı süre zarfında Ankara'ya ve Türkiye'ye hayran kalan Güneş, üç yıldır Eskişehir'de yaşıyor.

Güneş'le yüksek lisans tezini bitirme aşamasındayken konuştuk. Bundan olacak ki Güneş, mutluluk, heyecan ve stresi bir arada yaşıyordu.

Eğitim hayatında çok zorlandığı anlar olduğunu anlatıyor Güneş. Ama bu zor dönemlerde hocalarının ve arkadaşlarının kendisine destek olduklarını, yeniden motive ettiklerini söylüyor.

Güneş, Eskişehir'i kendi şehri olarak görüyor. Bu yüzden 'Ben Eskişehirliyim' diyor 'Eskişehirli Türkmen kızı Güneş Gurbandurdyyeva'yım.

Onun rehberliğinde gezdiğimiz Eskişehir'in her dem canlı ve cıvıl cıvıl olan sokaklarını arşınlarken bir taraftan da geride bıraktığı üç yılını, okulunu, gelecek planlarını ve Eskişehir'i konuşuyoruz.

Odunpazarı'nı, çiböreği, üniversiteyi, Türkiye'yi, Türkmenistan'ı...

Güneş seni biraz tanıyabilir miyiz?
Elbette, ben Güneş Gurbandurdyyeva. Türkmenistanlıyım, Aşkabat'ta doğdum, büyüdüm. Üniversiteye kadar eğitimimi burada tamamladım. 2009 yılında Kazakistan'da bulunan Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde okuma hakkı kazanarak bu ülkeye gittim. 5 sene boyunca burada eğitim gördüm, üniversite eğitimimin yanı sıra Türk dili eğitimi de aldım.

İlk olarak ne zaman geldin Türkiye'ye?
Kazakistan'da eğitimim devam ederken staj için Türkiye'ye gelme şansına sahip oldum. İlk kez o zaman geldim. Ankara'da bir ay boyunca staj eğitimi aldım.

İlk izlenimlerin neler oldu?
Kesinlikle Türkiye'yi çok sevmiştim. Türkiye'nin ne olduğunu, nerede olduğunu tabii ki biliyordum, fakat Türkiye'ye geldikten sonra zihnimde canlandırdığımdan çok farklı bir Türkiye ile karşılaştım.

Nasıl bir Türkiye vardı zihninde?
Aslında çok daha kapalı bir toplum bekliyordum ama buraya gelince daha açık, samimi, sevgi dolu ve misafirperver bir Türkiye beni karşıladı. Böyle bir manzarayla karşılaştıktan sonra lisansüstü eğitimimi Türkiye'de yapmanın hayalini kurmaya başlamıştım bile. Bu hayalimi 2013 yılında Türkiye Bursları sayesinde gerçekleştirebildim.

Türkçen çok iyi bu arada...
Öyle mi? Çok sevindim buna. Açıkçası ilk zamanlar çok zorlanmıştım, özellikle anlamak noktasında. Çünkü Kazakistan'da öğrendiğimiz Türkçeyle burada konuşulan Türkçe çok farklıydı. Türkçe sınavından iyi bir puan almıştım ancak yine de derslere girdiğimde çoğu şeyi anlamıyordum. Bir gün bölüm başkanımız Ahmet Öztürk'e bu durumu anlattım. O da bana derslere girmekten vazgeçmemem gerektiğini ve sabırla daha fazla çalışarak bu durumun üstesinden gelebileceğimi söyledi. Bu benim motivasyonumu arttıran bir faktör oldu. Ben de öyle yaptım, devam ettim. Hatta lisans derslerine dahi giriyordum Türkçemi geliştirebilmek için.

"Eskişehir Benim İkinci Evim Oldu. Kendimi Eskişehirli Bir Türk Olarak Hissediyorum."

Dil öğrenmek biraz fedakârlık da gerektiriyor, öyle değil mi?
Aslında biraz kulak aşinalığı kazanmak içindi benim yaptığım. Çünkü Kazakistan'da ders anlatan hocalarımız çok sade ve yavaş yavaş konuşuyorlardı. Türkiye'de üniversitede ders anlatıldığında takip etmekte oldukça zorlanıyordum. Bunu aşmak için mümkün olduğunca fazla ders takip etmeye çalıştım. Bana çok büyük faydası oldu.

Buradaki arkadaş ortamın nasıl? İletişim kurmak konusunda neler yaşadın?
Burada çok iyi arkadaşlıklar kurdum. Tabii hep Kazakistan'daki öğrencilik hayatımla kıyaslama yapıyorum.

Kazakistan'da arkadaşlarım daha ziyade Türkçe konuşan ülkelerdendi. Türkiye'de ise neredeyse dünyanın her tarafından arkadaşım oldu. Tanımadığın ülkelerden insanları tanıyınca o ülkeleri de tanımak, öğrenmek istiyorsun. O insanların kültürleri daha fazla ilgimi çekiyor. 

Yurtta kaldığım dönemde aynı odayı paylaştığım Kırgız ve Gürcü arkadaşlarım vardı. Romanyalı ve Polonyalı arkadaşlar vardı. Sürekli birbirimize farklı şeyler ikram eder, birlikle çay içerdik. Hepimiz farklı yerlerden gelmiştik ama bir araya gelip ortak bir şey yapıyorduk. Yurt yaşamının bu kadar keyifli olması beni Türkiye'de tutan önemli etkenlerden biri oldu.

"Mustafa Ceceli ve Kayahan'ı dinlemeyi çok seviyorum. Enstrümantal müzik olarak Selçuk Balcı'yı çok dinliyorum."

Üniversitedeki hayatının dışında neler yapıyorsun?
Özellikle son bir senedir ders ve tezle ilgili yoğunluğumdan ötürü çok fazla bir şey yaptığımı söyleyemem. Ama Eskişehir'de yaşamayı çok seviyorum. Benim için özel bir yeri var Eskişehir'in. Eskişehir benim ikinci evim oldu. Müsait olduğumda arkadaşlarımla üniversite içerisinde ve Eskişehir'de düzenlenen etkinliklere katılıyoruz. Örneğin Türk kültür günleri oluyor ve o günlerde her ülke kendi yemekleri, müzikleri ve geleneksel kıyafetleriyle tanıtımlarını yapıyor.

"Ben buraya geldiğimde yemek konusunda çok seçiciydim. Ancak zamanla Türk yemeklerine çok alıştım. Hatta Türk yemeği yapmaya bile başladım. Yaprak sarması yapabiliyorum örneğin. Sanırım daha fazlasını da yapabilirim. Türk yemekleri ile ilgili genel olarak börekleri seviyorum. Ispanaklı börek vazgeçilmezim oldu. Tabii ki çibörek. İlk başlarda hiç yiyemiyordum, fakat artık severek yiyorum. Tatlı olarak sütlaç ve baklavaya bayılıyorum. Bir de baklava açmak istiyorum. Umarım bir gün onu da yaparım. Burada en çok şaşırdığım şeylerden biri de bu oldu. O kadar çok çeşit tatlı ve yemek var ki; Türkmenistan'da bu kadar çeşit tatlıyı ve yemek çeşidini bulamıyoruz."

Eskişehirlilerin, esnafın size yaklaşımları nasıl?
Eskişehir'in insanları mükemmel. Türkmenistan kültürünü, dilini, yemeklerini ve geleneklerini çok merak ediyorlar. Her konuda yardımcı olmak için gayret ediyorlar.

Senin gibi eğitim sürecinin başında olan bir Türkmen öğrenciye Türkiye'yi nasıl tavsiye edersin?
Genel olarak üniversite eğitimine yeni başlayan bütün öğrencilere ihtiyaç duyduklarında yardım ediyorum. Benim yaşadığım sıkıntıları başkalarının yaşamasını istemiyorum. Buraya gelen uluslararası öğrencilerden hangisine sorarsanız sorun Türkiye'den ve buradaki eğitim hayatından çok memnun olduğunu söyleyecektir.

Önemli olan ön yargılara kapılmadan Türkiye'yi tercih etmeleri. Mesela Hristiyan öğrenci arkadaşlarla konuştuğumuzda onlar da söylüyorlar. Çeşitli endişelerle geldiklerini fakat geldikten sonra Türkiye'den gitmek istemediklerini anlatıyorlar.

Bir ülkeyi tanımak için o toplumun içinde olmak gerekir. Tanıyarak, tecrübe ederek karar vermeye çalışıyorum. Türkiye'nin bana öğrettiği en önemli şeylerden biri de bu aslında.

Göroglu 31 Aşkabat - 99(312) 27 37 52

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.